MEZARDAN UZANAN EL - 1
Serdar on iki yaşındaydı. Bir yıl vardı ki, mahalle arkadaşlarıyla şehir dışındaki top sahasında maç yapmaya gidiyorlardı. Birkaç günde bir öğleden sonra maç yapmaya giderken ağaçlıktan dolanıp top sahasına varıyorlardı. Aslında kestirmeden gitmek vardı ya o zaman da mezarlıktan geçmek gerekiyordu. Bu işe de pek istekli olan yoktu. Bazen maç uzuyor, karanlığa kalıyorlardı. Çocuklar evlerine geç kalmamak için, böyle durumlarda mezarlıktan geçiverelim diye maç bitiminde atıp tutuyorlardı ama mezarlık kapısına gelindiğinde sesler kesiliyordu.
Bir iki derken bu durum bir akşamüstü yine karanlığa kalınmıştı. Maç çok uzamış ve epey geç olmuştu. Dönüşü yok mutlaka mezarlıktan geçiyoruz diyenler yine mezarlık kapısına gelindiğinde susmuştu. Serdar duruma el koymak ihtiyacını hissetmişti. “ Arkadaşlar, arkamda tek sıra olun. Ben sizi mezarlıktan geçiririm “ dedi ve arkadaşlarının arkasında tek sıra olmasını sağladı. Hafif ay ışığı vardı ve kesme taşlardan yapılmış mezarlık içindeki dar yolu aydınlatıyordu. Etraf zifiri karanlıktı. Çocuklar sessizce Serdar’ın peşi sıra ilerlediler. Yolun yarısına gelinmişti ki yan taraftaki mezarlıktan bir el uzandı. “ Tut elimi, benim elimi tut “ diyordu derinden gelen bir ses. Serdar irkildi. Yüreği ağzına gelecekmiş gibi oldu. Çok korktu. Arkasına baktı. Kimse yoktu. Hani arkadaşları neredeydi? Gerisin geriye dönüp kaçmaya başladı. Hızla mezarlıktan çıktı. Hedefi top sahasıydı. Oraya ulaşmak istiyordu. İki kere arkasına da bakmıştı. Gördükleri tarifi imkansız şeylerdi. Peşinde ölüler vardı. Serdar top sahasına vardığında bugünkü maçta gol attığı kalenin içine yattı. Arkasında kalenin filesi vardı. Uzanıp tutmaya çalışan olursa fark ederdi. Tehlike gelse gelse önden gelirdi. Böyle bir şey olursa o zamanda ona göre davranırdı. Serdar kalenin içine girdiği andan itibaren peşindekilerin kaybolduğunu anladı. Yine de her an tetikteydi. Gözleri dört bir yana fır dönüyordu. Serdar o gece sabaha kadar uyanık bekledi. Güneşin doğuşunu görmek kimseyi Serdar kadar sevindiremezdi. Derin bir oh çekti ve gerisin geri dönüp mezarlıktan geçerek evine vardı. O el uzanan mezar sessizliğin sesini dinliyordu. Bir hareket yoktu. |
Size hiç kimsenin bilmediği bazı şeyler anlatacağım. Aynaları bilirsiniz sabahları kalktığımızda karşısına geçip kendinizi izlediğiniz, süslediğiniz aynalar. Peki aynaya geceleri hiç baktınız mı, bakmayı hiç denediniz mi? Denemek istemezmisiniz? Geceyarısından sonre eğer cesaretiniz varsa karanlık odadaki bir aynaya (el aynası değil) uzun süre bakmayı deneyin. Oda pencereden gelen sokak lambalarının verdiği loş ışık altında olabilir. Eğer bunu yapmak istediğinize kendinizi emin hissediyorsanız başlayabilirsiniz. "Baksam bile kendimden başka ne görebilirim ki" dediğinizi duyar gibiyim. Peki bedensiz varlıkları görmenin bir yolunun da aynalar olduğunu biliyormuydunuz. Ya da gece uzun bir süre aynaya baktığınızla gözlerinizle göremediğiniz varlıkları yada diger bir deyişle cinleri görmek istemezmiydiniz. Anlattıklarım size ürkütücü gelmiyor mu? Yoksa siz cinleri filmlerde izlediğiniz küçük ve boktan bir lambanın içinde yaşayan varlıklar mı zannediyorsunuz. Peki onlarla iç içe ...
Yorumlar
Yorum Gönder